Sunday, January 25, 2009

84 Al-Inshiqaaq

Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla



(1) Gök, yarılıp-parçalandığı,
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ 

إِذَا ٱلسَّمَآءُ ٱنشَقَّتْ ﴿١﴾
(2) Ve 'kendi yaratılışına uygun' Rabbine boyun eğdiği zaman;
وَأَذِنَتْ لِرَبِّهَا وَحُقَّتْ ﴿٢﴾
(3) Yer, düzlendiği,
وَإِذَا ٱلْأَرْضُ مُدَّتْ ﴿٣﴾
(4) İçinde olanları dışa atıp boşaldığı,
وَأَلْقَتْ مَا فِيهَا وَتَخَلَّتْ ﴿٤﴾
(5) Ve 'kendi yaratılışına uygun Rabbine boyun eğdiği zaman.
وَأَذِنَتْ لِرَبِّهَا وَحُقَّتْ ﴿٥﴾
(6) Ey insan, gerçekten sen, hiç durmaksızın Rabbine doğru bir çaba harcayıp durmaktasın; sonunda O'na varacaksın.
يَٰٓأَيُّهَا ٱلْإِنسَٰنُ إِنَّكَ كَادِحٌ إِلَىٰ رَبِّكَ كَدْحًۭا فَمُلَٰقِيهِ ﴿٦﴾
(7) Artık kimin kitabı sağ yanından verilirse,
فَأَمَّا مَنْ أُوتِىَ كِتَٰبَهُۥ بِيَمِينِهِۦ ﴿٧﴾
(8) O, kolay bir hesap (sorgu) ile sorguya çekilecek,
فَسَوْفَ يُحَاسَبُ حِسَابًۭا يَسِيرًۭا ﴿٨﴾
(9) Ve kendi yakınlarına sevinç içinde dönmüş olacaktır.
وَيَنقَلِبُ إِلَىٰٓ أَهْلِهِۦ مَسْرُورًۭا ﴿٩﴾
(10) Kimin de kitabı ardından verilirse,
وَأَمَّا مَنْ أُوتِىَ كِتَٰبَهُۥ وَرَآءَ ظَهْرِهِۦ ﴿۰١﴾
(11) O da, helak (yok olmay)ı çağıracak,
فَسَوْفَ يَدْعُوا۟ ثُبُورًۭا ﴿١١﴾
(12) Çılgın alevli ateşe girecek.
وَيَصْلَىٰ سَعِيرًا ﴿٢١﴾
(13) Çünkü o, (dünyada) kendi yakınları arasında sevinçliydi.
إِنَّهُۥ كَانَ فِىٓ أَهْلِهِۦ مَسْرُورًا ﴿٣١﴾
(14) Doğrusu o, (Rabbine) bir daha dönmeyeceğini sanmıştı.
إِنَّهُۥ ظَنَّ أَن لَّن يَحُورَ ﴿٤١﴾
(15) Hayır; gerçekten Rabbi, kendisini çok iyi görendi.
بَلَىٰٓ إِنَّ رَبَّهُۥ كَانَ بِهِۦ بَصِيرًۭا ﴿٥١﴾
(16) Yoo, şafak-vaktine yemin ederim,
فَلَآ أُقْسِمُ بِٱلشَّفَقِ ﴿٦١﴾
(17) Geceye ve toplayıp-taşıdığı şeylere,
وَٱلَّيْلِ وَمَا وَسَقَ ﴿٧١﴾
(18) Ondördüne girdiği zaman aya;
وَٱلْقَمَرِ إِذَا ٱتَّسَقَ ﴿٨١﴾
(19) Siz, gerçekten tabakadan tabakaya bineceksiniz.
لَتَرْكَبُنَّ طَبَقًا عَن طَبَقٍۢ ﴿٩١﴾
(20) Şu halde onlara ne oluyor ki iman etmiyorlar?
فَمَا لَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ ﴿۰٢﴾
(21) Kendilerine Kur'an okunduğunda secde etmiyorlar.
وَإِذَا قُرِئَ عَلَيْهِمُ ٱلْقُرْءَانُ لَا يَسْجُدُونَ ۩ ﴿١٢﴾
(22) Tersine, o nankörler, yalanlıyorlar.
بَلِ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ يُكَذِّبُونَ ﴿٢٢﴾
(23) Oysa Allah, onların içlerinde sakladıklarını daha iyi bilendir.
وَٱللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا يُوعُونَ ﴿٣٢﴾
(24) Bu durumda sen, onlara acı bir azap ile müjde ver.
فَبَشِّرْهُم بِعَذَابٍ أَلِيمٍ ﴿٤٢﴾
(25) Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka; onlar için kesintisi olmayan bir ecir (mükafaat) vardır.
إِلَّا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ لَهُمْ أَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍۭ

No comments:

Post a Comment