Sunday, January 25, 2009

89 Al-Fajr

Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla



(1) Fecre andolsun,
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ 

وَٱلْفَجْرِ ﴿١﴾
(2) On geceye,
وَلَيَالٍ عَشْرٍۢ ﴿٢﴾
(3) Çifte ve tek'e,
وَٱلشَّفْعِ وَٱلْوَتْرِ ﴿٣﴾
(4) Akıp-gittiği zaman geceye,
وَٱلَّيْلِ إِذَا يَسْرِ ﴿٤﴾
(5) Bunlarda, akıl sahibi olan için bir yemin var, değil mi?
هَلْ فِى ذَٰلِكَ قَسَمٌۭ لِّذِى حِجْرٍ ﴿٥﴾
(6) Rabbinin Ad (kavmin)e ne yaptığını görmedin mi?
أَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِعَادٍ ﴿٦﴾
(7) 'Yüksek sütunlar' sahibi İrem'e?
إِرَمَ ذَاتِ ٱلْعِمَادِ ﴿٧﴾
(8) Ki şehirler içinde onun bir benzeri yaratılmış değildi.
ٱلَّتِى لَمْ يُخْلَقْ مِثْلُهَا فِى ٱلْبِلَٰدِ ﴿٨﴾
(9) Ve vadilerde kayaları oyup biçen Semud'a?
وَثَمُودَ ٱلَّذِينَ جَابُوا۟ ٱلصَّخْرَ بِٱلْوَادِ ﴿٩﴾
(10) Ve kazıklar (ehramlar) sahibi Firavun'a?
وَفِرْعَوْنَ ذِى ٱلْأَوْتَادِ ﴿۰١﴾
(11) Ki onlar, şehirlerde azgınlaşmışlardı.
ٱلَّذِينَ طَغَوْا۟ فِى ٱلْبِلَٰدِ ﴿١١﴾
(12) Böylece oralarda fesadı yaygınlaştırmış-arttırmışlardı.'
فَأَكْثَرُوا۟ فِيهَا ٱلْفَسَادَ ﴿٢١﴾
(13) Bundan dolayı, Rabbin, onların üzerine bir azap kamçısı çarpıverdi.
فَصَبَّ عَلَيْهِمْ رَبُّكَ سَوْطَ عَذَابٍ ﴿٣١﴾
(14) Çünkü senin Rabbin, gerçekten gözetleme yerindedir.
إِنَّ رَبَّكَ لَبِٱلْمِرْصَادِ ﴿٤١﴾
(15) Fakat insan; ne zaman Rabbi kendisini bir denemeden geçirse, ona bir keremde bulunsa, nimetler verse: "Rabbim bana ikram etti" der.
فَأَمَّا ٱلْإِنسَٰنُ إِذَا مَا ٱبْتَلَىٰهُ رَبُّهُۥ فَأَكْرَمَهُۥ وَنَعَّمَهُۥ فَيَقُولُ رَبِّىٓ أَكْرَمَنِ ﴿٥١﴾
(16) Ama ne zaman onu deneyerek, rızkını kıssa, hemen: "Rabbim bana ihanet etti" der.
وَأَمَّآ إِذَا مَا ٱبْتَلَىٰهُ فَقَدَرَ عَلَيْهِ رِزْقَهُۥ فَيَقُولُ رَبِّىٓ أَهَٰنَنِ ﴿٦١﴾
(17) Hayır; aksine, siz yetime ikram etmiyorsunuz.
كَلَّا ۖ بَل لَّا تُكْرِمُونَ ٱلْيَتِيمَ ﴿٧١﴾
(18) Yoksula yedirmek için birbirinizi teşvik etmiyorsunuz.
وَلَا تَحَٰٓضُّونَ عَلَىٰ طَعَامِ ٱلْمِسْكِينِ ﴿٨١﴾
(19) Mirası, sınır tanımaz (helal, haram aldırmaz) bir tarzda yiyorsunuz.
وَتَأْكُلُونَ ٱلتُّرَاثَ أَكْلًۭا لَّمًّۭا ﴿٩١﴾
(20) Malı 'bir yığma tutkusu ve hırsıyla' seviyorsunuz.
وَتُحِبُّونَ ٱلْمَالَ حُبًّۭا جَمًّۭا ﴿۰٢﴾
(21) Hayır; yer, parça parça yıkılıp darmadağın olduğu,
كَلَّآ إِذَا دُكَّتِ ٱلْأَرْضُ دَكًّۭا دَكًّۭا ﴿١٢﴾
(22) Rabbin(in buyruğu) geldiği ve melekler dizi dizi durduğu zaman;
وَجَآءَ رَبُّكَ وَٱلْمَلَكُ صَفًّۭا صَفًّۭا ﴿٢٢﴾
(23) O gün, cehennem de getirilmiştir. İnsan o gün düşünüp-hatırlar, ancak (bu) hatırlamadan ona ne fayda?
وَجِا۟ىٓءَ يَوْمَئِذٍۭ بِجَهَنَّمَ ۚ يَوْمَئِذٍۢ يَتَذَكَّرُ ٱلْإِنسَٰنُ وَأَنَّىٰ لَهُ ٱلذِّكْرَىٰ﴿٣٢﴾
(24) Der ki: "Keşke hayatım için, (önceden bir şeyler) takdim edebilseydim."
يَقُولُ يَٰلَيْتَنِى قَدَّمْتُ لِحَيَاتِى ﴿٤٢﴾
(25) Artık o gün hiç kimse (Allah'ın) vereceği azap gibi azaplandıramaz.
فَيَوْمَئِذٍۢ لَّا يُعَذِّبُ عَذَابَهُۥٓ أَحَدٌۭ ﴿٥٢﴾
(26) Onun vuracağı bağı hiç kimse vuramaz.
وَلَا يُوثِقُ وَثَاقَهُۥٓ أَحَدٌۭ ﴿٦٢﴾
(27) Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis,
يَٰٓأَيَّتُهَا ٱلنَّفْسُ ٱلْمُطْمَئِنَّةُ ﴿٧٢﴾
(28) Rabbine, hoşnut edici ve hoşnut edilmiş olarak dön.
ٱرْجِعِىٓ إِلَىٰ رَبِّكِ رَاضِيَةًۭ مَّرْضِيَّةًۭ ﴿٨٢﴾
(29) Artık kullarımın arasına gir.
فَٱدْخُلِى فِى عِبَٰدِى ﴿٩٢﴾
(30) Cennetime gir.
وَٱدْخُلِى جَنَّتِى ﴿۰٣﴾

No comments:

Post a Comment